Bize kendinden ve Kybele’s Garden’ın serüveninden kısaca bahseder misin? Kybele’s Garden’ı kendin için tek kelimeyle nasıl tanımlardın?
Ben Aygen SAVAŞ ALKAN. Kybele’s Garden kurucu ortağı ve CEO’suyum. Soluduğumuz her nefeste imzaları olan alglerden gücünü alan Kybele’s Garden’ı “bereket” ile tanımlardım. Kybele’s Garden olarak alg biyoteknolojisi ile tarım, gıda ve kozmetik sektörlerine yönelik sürdürülebilir, döngüsel ve iklim dostu çözümler geliştiriyoruz. 2021’de TÜBİTAK BİGG desteği ile ODTÜ Teknokent’te şirketleştik ve aynı yıl EWA programını başarıyla tamamladık. Ulusal ve uluslararası pek çok hızlandırıcı ile kendimizi ve teknolojimizi geliştirmeye devam ettik. Mart 2024 itibariyle ABD merkezli Sente Ventures, Singapur merkezli Hatcher+ ve bir Türk melek yatırımcı katılımıyla pre-seed yatırım turumuzu kapattık. Ben ve eşim Fırat Alkan kurucu ortaklar olmak üzere güncel durumda 6 kişilik multidisipliner bir ekibimiz var. Mevcut konumumuzda 30’dan fazla tarım-gıda firması ile fermente alg ürünlerimiz için temas halindeyiz ve sahadan çok olumlu geri bildirimler almaktayız. İngiltere merkezli iki farklı accelerator cohort’unda da yer aldığımız 2024’ü uluslararasılaşma ve ticarileşmede ivmelenme yılımız olarak görmekteyiz. Farklılaşma stratejimiz dahilinde dinamik bir şekilde büyüyen ekibimizle alglerle geleceği dönüştürme vizyonuyla yolculuğumuza devam ediyoruz.
Bize kendi sektöründeki kadın girişimci oranlarını ve sektör durumu hakkında kısa bilgiler verir misin? Kadın kurucu ortaklı girişim sayıları ne durumda? Sektöre yatırımlar var mı?
Deep-tech alanında kadın girişimci oranı henüz olması gereken seviyeye çok uzak ve %15 seviyelerinde ancak girişimci kadınların yolculuğunu desteklemeye yönelik programlar ve yatırımlar hem yerelde hem de globalde artmaya devam ediyor. Bu programlar bizlere kendimizi zayıf olduğumuz veya uzmanlığımızın olmadığı alanlarda geliştirme fırsatı yaratırken aynı zamanda ekosisteme erişimimizi daha kolay hale getiriyor. Yatırım boyutunda sektör bazlı olarak deep-tech dünyasına yapılan yatırımlarda bir artış gözlemlemekle birlikte biyoteknoloji alanında yatırım kararlarının daha zor alındığını da görmekteyiz. Kadın girişimcilerin yatırım alma durumlarına baktığımızda ise; yapılan çalışmalar gösteriyor ki tamamı kadın ekibe sahip girişimlerin sadece %2’si ve kadın-erkek karışık ekiplerin sadece %5’i yatırım almış. Bu da yatırım açısından da bir denge sağlanması gerektiğini gösteriyor ancak resmi bütünüyle analiz ettiğimizde buradaki dağılımı sadece girişimci boyutundan değerlendirmek çok sağlıklı olmayacaktır. Madalyonun diger tarafina baktığımızda kadın yatırımcı yüzdesini de konusmak gerekiyor. Yatırım komitelerinin %85’i tamami erkek ekiplerden olusuyor ve VC partnerlerinin de sadece %13’ü kadınlardan oluşuyor. Tüm bu verilerin ışığında değerlendirdiğimizde ekosistemin cinsiyet dengesi adına tüm rollerde kadın temsiliyetinin artması gerektiğini belirtmek mümkün görünüyor.
Gıda sisteminde kadın liderlerin rolü ve önemi hakkında ne düşünüyorsun?
Her mecrada olduğu gibi tarım ve gıda sistemlerinde de kadının eşit temsilinin ve yönetim kademelerinde de yer almasının çok değerli olduğu kanaatindeyim. FAO verilerine göre küresel ölçekte çalışan kadınların %36’sının tarım-gıda sistemlerinde işgücünde yer aldığı belirtilmekte ancak bu işlerin çoğunda kadınlar yönetici/mal sahibi pozisyonunda bulunmamaktadır. Dolayısıyla tarım-gıda sistemlerinde nitelikli iş kademelerinde, girişimcilikte ve yönetimde yani özetle liderlikte kadının yerinin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kadın girişimci olarak sektörde karşılaştığınız spesifik zorluklar oldu mu? Bu zorlukların üstesinden nasıl geldin?
Girişimcilik hali hazırda çok taşlı ve sisli bir yol. Küçük bir ekiple çok geniş bir yelpazede strateji kurmak ve problemler çözmek durumunda kalıyorsunuz. Pek çok farklı etken olmakla birlikte bu anlarda en kritik güçlerden birinin ekip olduğunu deneyimledik ve ekibimiz zamanla büyüdükçe ve güçlendikçe bunun ne kadar önemli olduğunu yaşayarak da gözlemlemiş olduk. Kurucu ekibi sadece kadın kuruculardan oluşan ya da solo kadın kurucuya sahip girişimlerin yatırım almakta zorluk yaşadığını gösteren pek çok veri de bulunuyor. Bu atmosfer doğrudan veya dolaylı olarak tüm kadın girişimcileri etkiliyor. Girişimcilik yolculuğumuzun her aşamasında farklı zorluklar karşımıza çıkabiliyor. Bu anlarda bir kadın girişimci olarak karşılaşabileceğim olası sorunların üstesinden gelmekte iyi bir ekip ve yılmazlığın en önemli faktörler olduğunu düşünüyorum.
Girişimcilik yolculuğunda EWA programı ile tanışmanın sana nasıl etkisi oldu? EWA programı sana neler kazandırdı?
EWA programı; girişimcilik yolculuğumuza kattığı değer ve benim girişimci olarak gelişimime sağladığı katkı ile hep ekosistemde anmaya gayret ettiğim, çok kapsamlı ve etkili bir şekilde tasarlanmış ve yürütülen bir program. Bizler EWA programı paralelinde ilerlerken TÜBİTAK BİGG desteğine de hak kazanarak şirketleşme sürecimizi de tamamladık dolayısıyla EWA aynı zamanda girişimcilik yolculuğumuzun başında bize eşlik etti. Öncelikle bire bir mentorlarım ile Foodback, Topraktan, Impact Hub İstanbul ekibinin katkıları ve uzman mentorlardan elde ettiğim kazanımlar sayesinde hem kendimi hem de girişimimi geliştirme fırsatı yakaladım. Akademik geçmişe sahip bir girişimci olarak özellikle marka iletişimi, tarım-gıda ekosistemi dinamikleri ve girişimcilik sunumu becerileri çerçevesinde bizim için çok değerli bir yolculuk oldu.
Kadın girişimcilere gıda sektörüne girmek isteyenlere ne gibi tavsiyeler verirsin?
Sürecin başından itibaren potansiyel müşteriler ile temas halinde olmalarını, ticarileşmeyi ilk andan itibaren planlamalarını, multidisipliner bir ekip organizasyonu kurmalarını, smart money’e ulaşmak için yatırım arayışına doğru zamanda çıkmalarını, iş akışlarında önceliklendirme yapmaya önem vermelerini, markalaşmanın değerinin farkında olmalarını ve günceli, küreseli çok sıkı bir şekilde takip etmelerini öneririm.